Bu Blogda Ara

7 Ağustos 2011 Pazar

A Pirate's Life for Me

"Bekle ve gör , Gargolmar. Sabırsızlanma. Sona geliyoruz. Herşeye diz çöktürdüğüm anda benimle birlikte olma onurunu yaşayacaksın. Daha fazlasını isteme artık da sus."
Gargolmar çığlıklar atarak birisiyle kavga eder gibi görünüyordu. Odasının kapısında dizilmiş olan hizmetkarlarından hiçbiri içeriye girmeye cesaret edemiyordu.
"Burda hiçbirşey yapmadan durucak mıyız? Belki, yardımımıza ihtiyacı vardır? Lord Sima Yi?"
"Lilith, içeri girmek istiyorsan seni engelleyecek değilim. Ancak içeriye girip geri dönmeyen hizmetkarlardan seni haberdar etmeliyim. Bu  riski almak istediğinden emin misin?"
Lilith ne yapacağını bilmez bir şekilde etrafa bakarken, gözü Dr. Mindbender'a takıldı. Konuyla ilgisiz bir şekilde , kapıda birikmiş grubun yanına gelen  doktor, elinde kendisinden başka kimsenin ne olduğunu anlaması güç bir cihazı kurcalamaktaydı.
"HAH! Şimdi bir de sizin gereksiz isteklerinizi sunmanızı  mı beklicem ha?!! Şunu anlamalısınız ki, BİLİM BEKLEMEZ! Bir doktor da , basit  kişilerin ardında sıra beklemez! Çekilin bakim!"
Kapıda bekleyenlerin şaşkın bakışları içinde, Dr. Mindbender kapıya yöneldi. Kapıyı çalmadan içeri gireceğini farkedenler, eldar çevikliklerinin sınırlarını zorlayan bir süratle kapının önünü terkedip ortadan kaybolurken, Doktor, cahil insanlar ve garip huyları diye söylenerek içeriye girdi.
"Lordum Gargolmar! Merhaba! Bilim bugün de hepimizin yüzüne güldü. Bu elimdeki cihazın... ohh yo."
Haemonculus'u duraklatan şey, kaptan köşkünün zeminini süsleyen cesetlerden çok, kendisine doğru bakan Gargolmar olmuştu.
"Eeee, evet o zaman öyleyse ben sonra da gelsem olur evet.."
"DUR ORDA!! Bana cevaplar vereceksin. Soru bir! Yaşayan herşeyin ölümünün sırrını biliyor musun?"
"Eeh, tabi bazı teoriler.."
"SORU İKİ! Kaç günlük yolumuz kaldı?"
"Ehh..., 5! Evet 5. Tabi ya. Tamı tamına 5!"
"Pekiiiii. Soru 3. Bu yerdekileri ben mi öldürdüm?"
"Bu kadar ince işçilikle ve müthiş bir zerafet.."
"BEN Mİ LAN  BEN Mİ!?!"
"Evet, evet, evet, evet!"
"Peki tamam. Siktir git odamdan. İşim var."
"Ben şu an zaten gittim. Evet."
"Doktor sana yanlış bilgi verdi, sevgili Gargolmar. Kalan yolumuz yok. Geldik."
Golgotha sistemi, başına geleceklerden habersiz bir şekilde , güneşinin etrafındaki hareketine devam etmekteydi. Sistemdeki kolonize edilmemiş olan tek gezegen Nymus IV'e yaklaşan dark eldar gemilerini kimse tespit etmemişti.
"Şimdi , Gargolmar , genç dostum, bu gezegenin yüzeyinde gizlenen Eldar harikasına şahit olmaya hazırlan!"


Nymus IV'ün yüzeyine inen keşif grubu, Raiderlarla ilerlemekteydi. Gargolmar çorak yüzeyin üstünde, diğer yerlerden bir farkı varmış gibi gözükmeyen bir yerde durma emri verdi.
"Girişe geldik. Şu noktaya konsantre bir el blaster atışı istiyorum. Ateş!"
Silahların toprağa çarptığı kısım, yavaş eriyip dağılmaya ve altındaki metal kısmı ortaya çıkartmaya başlamıştı. Bir noktada, siyah metal kısmın bir kapı içerdiği ortaya çıktı.
Kapıyı da zor kullanarak açmayı başaran korsanlar, nereye gittiğini bilmedikleri bu kapıdan içeriye girdiler. Karanlık koridorlarda bir yöne doğru ilerlemeye başlayan korsanlar, yol aldıkça içine girdikleri şeyin boyutunun ne kadar büyük olduğunu hesaplamaya başlamışlardı.
Karanlıkta bir odaya girdiklerinde, Gargolmar durma emri verdi. Etrafa bakıp gözlerini karanlığa iyice alıştıran korsanlar, burasının bir geminin köprüsünü andırdığını farketmişlerdi.
Gargolmar, köprüdeki tahta doğru ilerledi ve bu sırada kesesinden kristalleri çıkardı. Tahta oturduktan sonra, önündeki paneli inceleyen Gargolmar, panel üzerinde kristaller için soketlerin bulunduğunu farketti. Önce hilali, sonra da yıldızı yerine oturtan Archon, beklemeye başladı.
Kristaller kendi renklerinde ışıklarla parlamaya başlarken, içinde bulundukları kompleks titremeye başladı.
"Beyler ve bayanlar. Sıkı tutunun. Başlıyoruz."
Gemide kalan Hasareleth ve Grimes, gezegeni izliyorlardı. Bir kaç saattir hiçbirşeyin olmamış olması konusunda hissettiklerini, tükürükler saçarak etrafına anlatan Hasareleth, yanında kendisine birşeyler anlatmaya çalışan Grimes'i da duymamazdan gelmeyi başarıyordu.
Gezegenin çorak yüzeyinin çatlamaya başladığını gördüğünde ise, herkesi şaşırtan bir şekilde sustu. Çatlayan toprak kısımdan yükselen şeye anlam vermek ise , ilk birkaç dakika için imkansızdı.  Dev cihazın yükselişini izleyen korsanlar, Bu siyah 12 köşeli bir yıldızı andıran devasa gemiyi görünce ise , Hasareleth'e suskunlukta katılmışlardı.
"Şimdi, Gargolmar, çok dikkatle izle. Irkımızın bu şaheserinin, Güneşöldüren'in,  neler yapabildiğini gördüğün zaman, bütün itirazlarına son vereceğinden eminim."
Gargolmar, bu kadim Eldar cihazının içinde iken, gemisi , Fist of Fury'nin komutasını bıraktığı Dracon Khemtir, köprüde tedirgin bir şekilde beklerken, efendisi tarafından kullanıldığını tahmin ettiği cihazdan bağlantı geldiği haberini aldı.
"++Dracon! Ben Gargolmar. Filoyu al ve Webway'e gir. Geri dönüş için benden haber bekleyin. Çabuk!++"
Dracon , filonun Webway'e girişini sağlarken, son gördüğü, dev cihazın Golgotha sisteminin güneşine doğru yaklaştığı oldu.
++ Güneşöldüren, ateşlemeye hazır. Kaptan olarak kimi kullanmalıyım?++
İçerdeki herkes, geminin sesiyle irkilmişti. Craftworldlü kuzenlerinin kullandığı wraithlerinkine benzeyen bir ses gemiyi inletmişti.
Oturduğu tahtta iyice öne yönelen Gargolmar, sese cevap verdi.
"Ben Hammanas Archedoleth, Eldar İmparatorluğu'nun Autarch'ı, ve bu geminin kaptanı!"
++İsim kabul edildi, Kaptan.++
"ATEŞ!!"
12 köşeli yıldız şeklindeki geminin, her ucundan çıkan beyaz renkli ışınlar merkeze doğru yoğunlaşmaya başladı. 12 köşeden de çıkan ışık, birleşmiş gözüküyordu.
++Silah hazır, Kaptan. Ateşlemek için sizi kullanmam gerekli.++
"Tamam, Güneşöldüren, daha fazla beklemeye gerek yok. ATEŞ! ATEŞ! ATEŞ!"
12 ışının birleştiği noktaya, geminin merkezinden çıkan 13üncü bir ışık daha eklenince, çevresini aydınlatan bir ışın , Golgotha sisteminin güneşine doğru ilerleyip ortasından çarptı. Gargolmar bu noktada iki şey farketti. Birincisi, Hammanas'ın, geminin gücü hakkında yalan söylemediğiydi. İzlediği sahne muhteşemdi. Bir sisteme hayat veren bu güneşin, sanki hiç varolmamışçasına yokolması saniyeler sürmüştü. Golgotha sistemi sakinlerinin son gördüğü ışık, hayatlarına son veren bu ışık olmuştu. Güneşin yokolmasıyla birlikte , yörüngelerinden çıkıp kontrolsüzce uzayın karanlığına savrulan gezegenler üzerinde hayatın sona ermesi pek zaman almamıştıysa da Gargolmar'In farkettiği ikinci şey bu değildi. Gargolmar'ın farkettiği ikinci şey, Hammanas'ın, silahın ateşlenmesiyle birlikte, içinden çekilircesine gitmiş olmasıydı. Gemi silahı ateşlemek için kaptanını yemişti. Eldarların böyle bir gücü sınırlandırma mekanizmasının böyle dramatik birşey olmasına şaşırmayan Gargolmar,  uzun zaman sonra , zihninin ve ruhunun yine kendisine ait olduğu gerçeğiyle, kahkahalar atmaya başladı.
Gargolmar'ın tüm keyfini kaçıran şey, tekrar Hammanas'ın sesini duymak oldu.
"HAH! Benden kurtulmak bu kadar kolay değil , Gargolmar. Sana emrediyorum. Önündeki kristallerden yıldız şeklinde olanı eline al, ve tekrar ruhumu iç. Daha yapacak birsürü işimiz var."
Gargolmar'ı izleyen korsanlar, efendilerinin bu emre uyduğunu bir an düşündülerse de, Gargolmar'ın yıldızı yere atıp parçalamasıyla birlikte yanıldıklarını farkettiler.
Gemiyi aktive eden kristallerden birini parçalayan Gargolmar , siniri geçtikten sonra , etrafına bakındı.
++Aktivasyon anahtarlarında eksik var, Kaptan. Geminin motor ve silah kısımları deaktive edildi.++
Gargolmar yavaş yavaş kalktığı tahta tekrar oturdu. Yüzünde sakin bir ifade olan Archon, biraz yukarıya bakan bir şekilde, gemiye hitap etti.
"Güneşöldüren, ben Kaptan Gargolmar, Fist of Fury'e bağlantı açmanı istiyorum."
++İsim kabul edildi, Kaptan. Bağlantı açılıyor.++
"Fist of Fury, ben Gargolmar. Webway'den geri dönün."


  Bu olayların sonrasında geçen bir kaç yılda, kendisine, çok dayanıklı, uzayın ücra bir karanlığında yer alan, bir ve hatta birden fazla filoyu barındıracak kadar devasa ve içinde aktif bir webway portal bulunan bir istasyon edinen ve Hammanas'tan kurtulmasıyla birlikte, yavaş yavaş yitirmekte olduğu aklını geri toparlayan Gargolmar, bu istasyonu kendisinin korsan barınağı yapmaya karar verdi.
Webway kullanımıyla uzayın heryerine ulaşımı rahatlıkla sağlayan Archon, diğer korsanların da , ( tabi gerekli ücretler karşılığında), bu istasyonda barınmasına izin vereceğini duyurdu ve kendisine bir korsan imparatorluğu kurmayı başardı.
 Bu noktadan itibaren kendini Güneşöldüren'in Korsan İmparator'u ilan Gargolmar, sadece eldar değil, diğer ırklardan korsanlara da kapısını açmasıyla birlikte, zenginliğine zenginlik, gücüne güç katmaya başladı. Korsan İmparator Gargolmar'ın koyduğu tek yasak ise,  büyücülük ve chaos güçlerine tapınmaktı. Kurduğu sistemi işletmek ile uğraşan Archon, yağma işlerini ise altındaki korsanlara bıraktı.

Gargolmar's Victory

"Kaçıyorlar Lordum. Kazandık. Kaçıyorlar."
Yaralı kolunu tutan Gargolmar, yanında heyecanla duran Sima Yi'ye baktı. Onun bu heyecanını pek paylaşmıyordu. Geleceğin ne getireceğini kestiremiyordu.
"Sima Yi! Kaçan orkları izlemeyi bırak da, bana Lilith'i getir. Bu iş artık bitsin."
Cübbesini sallaya sallaya koşturan Lilith, Gargolmar' ı görünce önünde diz çöktü. Savaş boyunca rifti kapalı tutan kız, yorgunluktan devrilmemek için efor sarfediyordu.
"Emirlerinizi... dinliyorum, Lord Gargolmar."
"Lilith, ayağa kalk. Anahtarın burada olduğunu ben bile hissediyorum. Şunu bulalım ve gidelim."
"Emredersiniz, Lordum. Rift bir süre daha kapalı durur. Ancak bu gezegeni bir an önce terketmemizi tavsiye ederim. Kullandığım Ward kapandığında, Rift eskisinden daha güçlü bir şekilde açılacaktır."
"Peki, tamam. Hızlı hareket ederiz. O konuda sıkıntımız yok. "

Korsanların önemli bir kısmı savaş alanını talan etmekle meşgul iken, Gargolmar ve yanındakiler, Rift çevresindeki Chaos Marine cesetlerini kurcalamaktaydı. Bir noktada, Sybarite Elbetthe, cesetlerden bir tanesinin üzerinde bir kristal buldu.
"Lordum, zannedersem aradığınız şey ..."
Elbetthe cümlesini bitiremeden, elindeki kristali farkeden Gargolmar, blasterını çekip savaşçıyı ağzından vurdu. Kafasız ve tüten ceset bir süre ayakta durdu ve sonra öne doğru devrildi.
"ANAHTARA BENDEN BAŞKASI DOKUNAMAZ, O KADAR!!" diye bağıran Archon, yere düşen cesetten hızlı hareket edip kristali yakaladı.
Kristal, beyaz renkli, parlamayan bir hilaldi. Elinde bu hilali tutan Gargolmar, Avatar'ın kalbinden söktüğü kızıl yıldız şekilli kristali de, belindeki bir keseden çıkarttı.
Sima Yi, efendisine dikkatli bir şekilde yaklaştı.
"Şimdi nereye gidiyoruz, Lordum?"
"Şimdi, sadık dostum, ışığı karartmaya gidiyoruz."

Jyvaskyla Campaign Turn 3

Özgür Abi'nin Orklarını dövdük.