Bu Blogda Ara

10 Haziran 2011 Cuma

Kara göründü!!!

 " Bu sefer ki icadım ise , Lord Gargolmar, sizin özel ağız tadınız için hazırlandı. Çekinmeyin, tadına bakın!!"
Gargolmar önünde duran dev nargilenin marpucunu alırken, bir yandan da cam şişenin içinde çıplak bir şekilde bağırıp çağıran , camları yumruklayan kadına bir göz attı.
 " İnsan esansını her nefeste hissedeceğinizi tahmin ediyorum Lordum."
Gargolmar'ın her nefesiyle birlikte kadın daha fazla bağırmaya, bir yandan da giderek solup yaşlanmaya başlamıştı.
 "Tebrikler, Doktor. Bu beni biraz meşgul eder gibi. Ama sanki biraz çığlığı fazla olmuş. Ben insan nargilemi bol çığlıklı sevdiğime şu an karar vermiş olsam da bunu başkalarına sunucaksan dikkat ediverirsin. Tamam hadi çık git şimdi."
 "Başüstüne Lord Gargolmar. Size bol bilimli günler dilerim."
 Gargolmar insan nargilesinin tadını çıkarıp yıldızları izlerken, içeriye sarı cübbesini düzelterek Sima Yi girdi. İki dizinin üzerine çöküp, efendisine selam durduktan sonra, eski imparatorluktan kalma bir tarzla konuşmaya başladı;
 "Saygılarımı sunarım Efendimiz. Beklediğiniz haberleri taşıma onuru tekrar şahsıma vakıf oldu. Aradığınız hazineyi gizlediğini düşündüğünüz gezegeni araştırdık ve bu gezegenin eski bir Eldar gezegeni olduğunu doğruladık . Emirleriniz nedir Efendimiz?"
 İnsan nargilesin bol çığlık dolu bir nefes çeken Gargolmar, yavaşça Incubi Efendisi'ne doğru döndü.
 "Söyle bakalım, Sima Yi, bu sefer hangi böcekleri ezmem gerekecek? Anahtarla aramda bulunan yolda varolmaya cüret edenler bu sefer kim? KİM HA KİM?!! KİM DİYORUM!?!
 "Efendimiz. Bu doğrultuda sizi aydınlatacak bir rapor hazırladım. Yüksek müsadenizle ileteceğim. Düşmanlarımızdan ilki, Qunephe'den hatırlayacağınız insanlardan, kendilerine Angels of Salvation ismini veren ve bağlılığının kime olduğu şüphe dolu olan grup. Karşımıza tekrar çıkıyor olmaları tesadüf mü yoksa özel bir sebeple bizi izliyorlar mı henüz bilmiyoruz."
 "ENDİŞEYE YER YOK! Bunlar şu beyazlı olan gençler değil mi işte? Çok sinirli ve çok ciddi beton suratlı bir yarma vardı başlarında? Geçelim bunları tamam. BAŞKA?!"
 "ikinci önemli düşman ise Orklar. Anladığımız kadarıyla aralarında bazı anlaşmazlıklar var ancak, aralarında bazı önemli liderlerin olduğunu tahmin ediyoruz."
 "Elinde hiç isim var mı, Incubus?"
 "Yerlebir edilmiş bir maden kolonisinde , EN BÜYÜK PATRON ORKUNÇ PATRON , yazısına rastladık. Bu yazıyı öldürdükleri madencileri yanyana dizerek yazdıkları düşünülürse , bu eforu hakeden bir liderin orklar arasında önemli olduğunu düşündük."
 "Orkunç ha?! Yoksa bu Orkeneral Orkunç Hepdövdü olmasın? Hapisteyken çok güzel anılarım oldu Orkunç'un çocuklarla Sima Yi, hatta bir gün beraber grotlarla top oynuyorduk da elinde ucu elektrikli sopasıyla orkun biri gelip bizim grot çocukları dürtmeye başladı.  Sonra ben sinirlendim tabi, aldım bunun sopasını elinden, yer misin yemez misin ağzına burnuna vurdum bunun. Elektrikli olunca sopa çok ilginç bir suratı oldu o ork arkadaşın. Güldük eğlendik grotlarla hep ya hehehe ne günlerdi be."
 "Anlıyorum, Efendimiz. Son düşmanımız ise Tau İmparatorluğu'nun gezegen üzerinde savunma güçleri."
 "Sima Yi, eski dostum, bu raporlara çok özendiğini biliyorum ancak bir şeyi anlamadım. Bu Tau dediğin nedir?"
 "Tau, Efendimiz, muhtelif hayvanlar ile fiziksel benzerlik göstermesine karşın, zeka sahibi bir ırk. İnsan hayvanı ile arasında önemli farkların olduğunu belirtmeliyim. Öncelikle, sizin şahsen takdir edeceğinizi düşündüğüm özellikleri, Warp ile bir bağlantıları yok, bu noktada cadı sahibi değiller. İkincisi ise,benim şahsen takdir ettiğim özellikleri,  politika ve devlet yönetimi konusunda çok daha sinsi ve akılcılar. Gezegen üzerinde en çok dikkat etmemiz gereken gücün bu Tau'lar olduğunu düşünüyorum."
 "Biz ortalığı boş bırakınca , meydan bu Tau'lara kalmış demek ki. Gezegene inince kalite kontrol yaparım ben kendimce. O zaman , sen git ve sıradaki gelsin, Incubus."
 "Baş üstüne, Efendimiz."
 Geri adımlarla, efendisinin odasını terkeden Sima Yi'nin ardından, içeriye üstünde siyah derilerden ve metal zincirlerden kıyafeti ve yüzünü tamamen kapatan aynalı kaskıyla bir Reaver girdi.
 "Sen kimsin be adam?!" Ben Lilith'i bekliyodum. Ne istiyosun?! Kimsin sen?"
 "Kaptan, bana iftira attılar. Git derdini Kaptan'a anlat dediler ben de geldim."
 "E anlat be o zaman!"
 "Şimdi Kaptan, bu gemide dönen Adrenalight ticaretinden haberdarsındır zaten. Ben kendimce, bu satıcıları soymaya karar verdim. Bunları izledim takip ettim. Sonra da soydum. Ölen oldu bir kısım. Sonra bunlar intikam almak  için peşime düştüler benim. Benim genç oğlan ahırımı buldular. Orayı ateşe verdiler. Ben de bunun üzerine heatlance'imi motora takıp sağa sola ateş açtım. Yine bir kısım ölenler oldu."
 " Ne anlatıyosun sen bana be?! Suç işlediğin kısma gelir misin artık! İftira falan diyodun."
 " Eee, bunlar işte suç değiler mi?"
 " Ne bilim be polis miyim ben! Senin adın ne bakim?"
 " Reaverlar Omar the Terror derler."
 " Git tamam saldım seni Terror. Bana Lilith'i bul getir."
 " Kusura bakmayın Lordum, geciktim. Beni çağırmışsınız."
 " Nerdesin sen be?! Senin yüzünden bu herifin hayat hikayesini dinliyorum iki saattir. Git şu aynanın karşısına geç, konsantre mi olucaksın artık napıcaksan, gezegende ilk nereye çarpıcam bişey söyle bana."
Lilith aynanın karşısına geçip, Gargolmar'ın, boynundaki tasmayı açan kelimeyi söylemesini beklerken, ayna üzerinde, bir figür belirmeye başladı."
 " Cadıyı gönder ve beni dinle....."

3 Haziran 2011 Cuma

Victory is mine!

"YOU THOUGHT YOU COULD STOP ME?! HA?! GARGOLMAR THE NIHILATOR! You are nothing compared to my power you miserable wretch! I have slaughtered your weakling kind in dozens and you still dare to stand before me! Now look upon this battlefield and tell me, what do you see?! What you see here is what happens when you mess with Gargolmar the Nihilator! This is your doom!"
  "My Lord Gargolmar, are you talking with that space marine corpse or were you adressing one of us?"
  Gargolmar was standing upon the corpse of a space marine of bone white armour, and shouting to his dead face. Left arm of the dead warrior have been turned to dust and his face was battered and bloody.
  "Do not dare to question me, minion! Just do as I said and find me a clue or something!"
  Sima Yi, leader of the Incubi that is under the command of Gargolmar, straightened his yellow robe and kneeled before Gargolmar."
  "Apologies, Hallowed Liege. My intent was not to question but to inform. My warriors and I have done as you commanded and I am honoured to declare that we are succesful. We have found a Shrine of Khaine, dedicated to his Aspect of the Storm Lord. "
  Archon's face started to change slowly with relief. Sima Yi noticed a familiar gaze, a gaze he did not notice upon his master for some time. The troubled, demented eyes and the disturbing smile was gone. There was a calm voice when he spoke.
  "Thank you, Sima Yi. You have been of great service to me. I wish this search to come to an end and have some Isha-damned peace. I...I just want ...this.. curse to ... end."
 "My Liege, what is.."
 "SILENCE MINION! Get Lilith, Hasareleth and Grimes and lead me to this Shrine. We have work to do."

 As the main force looted the battlefield anything of value, a small force was standing watch around entrance. Four figures were at the entrance.
 "This is a glorious moment my Lord. I'm really delighted to see you victorious with your pursuit."
 "Cut the fucking chatter you fucking psy-whore! "
 "Damn, Hasareleth shut up! If he hears you we'll be.."
 "Be silent, both of you. Do not invoke my master's wrath in this moment of triumph."
 "Follow me."

There was an unrecognizable stone ruin in front of them. What Sima Yi's warriors have found was stairs going down. Gargolmar stepped down.

 "We are in here for hours. I think we are lost and we are running out of coffee. I think we should go back and.."
 "If you or anyone else talks about going back again, I will make them eat their own intensines while singing Imperial church songs, do you understand me wholly clear , hmmmmm?"
 "Hehehe, he's funny Grimes."
 "Hasareleth, you really dont know when to shut up, dont you?"
 "Shut your whore mouth when the men are talking, witch!"
 "My Liege, I have found something. I think you and your pet-witch should have a look."

There was a large mirror in the wall, so similar to the Mirror  they had on the ship just this was ten meters high and five meters wide. There was a symbol of Khaine on top of it.
 "Lilith, my little pet. Activate it."
 "As you wish, Lord."  Lilith put his hand upon the glass and concentrated. As she unleashed her warp-gifted powers, etched runes upon wraithbone started to shimmer and Grimes started to spray coffee out.  Lilith backed from the mirror and stood behind Gargolmar.
 A voice, ancient and powerful started to talk.
 "ASK AND YOU SHALL BE ANSWERED ."
 "I think I know this one. Oh mirror mirror on the wall. Tell me how I can find the key before I fall?"
 "TO HAVE THE KEY, FIRST YOU MUST BE WORTHY. I CAN TEST IF YOU ARE MADE OF COPPER OR GOLD, BUT YOUNG ONE, YOU MUST BEST THE OLD."
 "I am not afraid of any test! I shall defeat anything to get the key!"
 "PREPARE YOURSELF."
  At first the glass started to get colourful and started to bend like it was being heated. A sillhouette appeared behind the bended glass, and it was nothing of this world. The towering figure stepped in to this world and all darkness have been illuminated. After one more step, and Gargolmar was standing before a god. A god of fire and brimstone. A god of hate and vengeance. A god of courage and might. A god of the Eldar. An avatar of Khaine, and it was pointing his sword at Gargolmar.
 " Holy mother of Isha! Attack!" Gargolmar pulled his Huskblade and started to charge.
 " A most worthy foe , you have brought upon us, Lord. I thank you deeply for this battle of battles!" Sima Yi, not a moment lost, joined his lord on his assault upon a god with matched fervor.
 " TAKE THIS YOU MOTHERFUCKER!" Hasareleth was firing his splinter cannon while Grimes was dodging a falling stone while trying to protect his coffee pot.
 " Isha's will be done. Fate has turned its back upon you, oh Lord of Fire. "
 Mortal weapons clashed with the power of a god. With the help of a Farseer behind their back, dark eldar warriors fought against unmatched fury and won. As its molten body begun to disintagrate, it stopped.
 " YOU HAVE PROVED YOURSELF WORTHY, THUS I GRANT YOU THE KEY."
At that moment, it put its hand inside its chest and pulled free a red crystal. It was shaped like a star and glowing with an orange energy. Gargolmar took it with care and found out that it was not hot. After the delivery of the key, the Avatar got back inside the mirror and disappeared.
 "I think you have what you came here for, my Lord. That is the key , correct?"
 "I HAVE THE POWER!'

1750 pts vs Space Marines

Berkay'ın Angels of Salvation'ını dövdük.