Bu Blogda Ara
5 Aralık 2011 Pazartesi
1500 points vs. Grey Knights
Ali Sami'nin Grey Knights'ına yenildik.
Etiketler:
1500-2000,
Annihilate,
Grey Knights,
loss,
Pitched Battle
29 Kasım 2011 Salı
1500 points vs. Imperial Guard
Emin'in Traitor Guard'ına yenildik.
Etiketler:
1500-2000,
Annihilate,
Imperial Guard,
loss,
Pitched Battle
26 Kasım 2011 Cumartesi
1500 points vs. Sisters of Battle
Andaç'ın Sisters'ını yendik.
Etiketler:
1500-2000,
Dawn of War,
Seize Ground,
Sisters of Battle,
victory
25 Kasım 2011 Cuma
1500 points vs. Grey Knights
Işık'ın Grey Knights'ını yendik.
Etiketler:
1500-2000,
Capture and Control,
Grey Knights,
Pitched Battle,
victory
1500 points vs. Space Marines
Minci'nin Ultramarinelerini yendik.
Etiketler:
1500-2000,
Pitched Battle,
Seize Ground,
Space Marines,
victory
1500 points vs. Tau
Ural'ın Taularını yendik.
Etiketler:
1500-2000,
Spearhead,
Table Quarters,
Tau,
victory
1500 points vs. Space Marines
Mehmet'in Ultramarinelerine yenildik.
Etiketler:
1500-2000,
Annihilate,
Dawn of War,
loss,
Space Marines
13 Kasım 2011 Pazar
1500 points vs. Sisters of Battle
Andaç'ın Sisters'ını yendik.
Etiketler:
1500-2000,
Seize Ground,
Sisters of Battle,
Spearhead,
victory
8 Kasım 2011 Salı
1500 points vs. Tyranid
Ferhan'ın tyranidlerini yendik.
Etiketler:
1500-2000,
Pitched Battle,
Seize Ground,
Tyranids,
victory
1500 points vs. Space Marines
Berkay'ın Angels of Salvation'ını yendik.
Etiketler:
1500-2000,
Capture and Control,
Dawn of War,
Space Marines,
victory
1500 points vs. Eldar
Sinan Awetamer'ın Saim Hann'ıyla berabere kaldık.
Etiketler:
1500-2000,
Capture and Control,
Dawn of War,
Draw,
Eldar
1500 points vs. Space Marines
Berkay'ın Angels of Salvation'ına yenildik.
Etiketler:
1500-2000,
Capture and Control,
loss,
Pitched Battle,
Space Marines
23 Eylül 2011 Cuma
1500 points vs. Tau
Berk Karaman'ın Tau'larını dövdük.
Etiketler:
1500-2000,
Annihilate,
Dawn of War,
Tau,
victory
7 Ağustos 2011 Pazar
A Pirate's Life for Me
"Bekle ve gör , Gargolmar. Sabırsızlanma. Sona geliyoruz. Herşeye diz çöktürdüğüm anda benimle birlikte olma onurunu yaşayacaksın. Daha fazlasını isteme artık da sus."
Gargolmar çığlıklar atarak birisiyle kavga eder gibi görünüyordu. Odasının kapısında dizilmiş olan hizmetkarlarından hiçbiri içeriye girmeye cesaret edemiyordu.
"Burda hiçbirşey yapmadan durucak mıyız? Belki, yardımımıza ihtiyacı vardır? Lord Sima Yi?"
"Lilith, içeri girmek istiyorsan seni engelleyecek değilim. Ancak içeriye girip geri dönmeyen hizmetkarlardan seni haberdar etmeliyim. Bu riski almak istediğinden emin misin?"
Lilith ne yapacağını bilmez bir şekilde etrafa bakarken, gözü Dr. Mindbender'a takıldı. Konuyla ilgisiz bir şekilde , kapıda birikmiş grubun yanına gelen doktor, elinde kendisinden başka kimsenin ne olduğunu anlaması güç bir cihazı kurcalamaktaydı.
"HAH! Şimdi bir de sizin gereksiz isteklerinizi sunmanızı mı beklicem ha?!! Şunu anlamalısınız ki, BİLİM BEKLEMEZ! Bir doktor da , basit kişilerin ardında sıra beklemez! Çekilin bakim!"
Kapıda bekleyenlerin şaşkın bakışları içinde, Dr. Mindbender kapıya yöneldi. Kapıyı çalmadan içeri gireceğini farkedenler, eldar çevikliklerinin sınırlarını zorlayan bir süratle kapının önünü terkedip ortadan kaybolurken, Doktor, cahil insanlar ve garip huyları diye söylenerek içeriye girdi.
"Lordum Gargolmar! Merhaba! Bilim bugün de hepimizin yüzüne güldü. Bu elimdeki cihazın... ohh yo."
Haemonculus'u duraklatan şey, kaptan köşkünün zeminini süsleyen cesetlerden çok, kendisine doğru bakan Gargolmar olmuştu.
"Eeee, evet o zaman öyleyse ben sonra da gelsem olur evet.."
"DUR ORDA!! Bana cevaplar vereceksin. Soru bir! Yaşayan herşeyin ölümünün sırrını biliyor musun?"
"Eeh, tabi bazı teoriler.."
"SORU İKİ! Kaç günlük yolumuz kaldı?"
"Ehh..., 5! Evet 5. Tabi ya. Tamı tamına 5!"
"Pekiiiii. Soru 3. Bu yerdekileri ben mi öldürdüm?"
"Bu kadar ince işçilikle ve müthiş bir zerafet.."
"BEN Mİ LAN BEN Mİ!?!"
"Evet, evet, evet, evet!"
"Peki tamam. Siktir git odamdan. İşim var."
"Ben şu an zaten gittim. Evet."
"Doktor sana yanlış bilgi verdi, sevgili Gargolmar. Kalan yolumuz yok. Geldik."
Golgotha sistemi, başına geleceklerden habersiz bir şekilde , güneşinin etrafındaki hareketine devam etmekteydi. Sistemdeki kolonize edilmemiş olan tek gezegen Nymus IV'e yaklaşan dark eldar gemilerini kimse tespit etmemişti.
"Şimdi , Gargolmar , genç dostum, bu gezegenin yüzeyinde gizlenen Eldar harikasına şahit olmaya hazırlan!"
Nymus IV'ün yüzeyine inen keşif grubu, Raiderlarla ilerlemekteydi. Gargolmar çorak yüzeyin üstünde, diğer yerlerden bir farkı varmış gibi gözükmeyen bir yerde durma emri verdi.
"Girişe geldik. Şu noktaya konsantre bir el blaster atışı istiyorum. Ateş!"
Silahların toprağa çarptığı kısım, yavaş eriyip dağılmaya ve altındaki metal kısmı ortaya çıkartmaya başlamıştı. Bir noktada, siyah metal kısmın bir kapı içerdiği ortaya çıktı.
Kapıyı da zor kullanarak açmayı başaran korsanlar, nereye gittiğini bilmedikleri bu kapıdan içeriye girdiler. Karanlık koridorlarda bir yöne doğru ilerlemeye başlayan korsanlar, yol aldıkça içine girdikleri şeyin boyutunun ne kadar büyük olduğunu hesaplamaya başlamışlardı.
Karanlıkta bir odaya girdiklerinde, Gargolmar durma emri verdi. Etrafa bakıp gözlerini karanlığa iyice alıştıran korsanlar, burasının bir geminin köprüsünü andırdığını farketmişlerdi.
Gargolmar, köprüdeki tahta doğru ilerledi ve bu sırada kesesinden kristalleri çıkardı. Tahta oturduktan sonra, önündeki paneli inceleyen Gargolmar, panel üzerinde kristaller için soketlerin bulunduğunu farketti. Önce hilali, sonra da yıldızı yerine oturtan Archon, beklemeye başladı.
Kristaller kendi renklerinde ışıklarla parlamaya başlarken, içinde bulundukları kompleks titremeye başladı.
"Beyler ve bayanlar. Sıkı tutunun. Başlıyoruz."
Gemide kalan Hasareleth ve Grimes, gezegeni izliyorlardı. Bir kaç saattir hiçbirşeyin olmamış olması konusunda hissettiklerini, tükürükler saçarak etrafına anlatan Hasareleth, yanında kendisine birşeyler anlatmaya çalışan Grimes'i da duymamazdan gelmeyi başarıyordu.
Gezegenin çorak yüzeyinin çatlamaya başladığını gördüğünde ise, herkesi şaşırtan bir şekilde sustu. Çatlayan toprak kısımdan yükselen şeye anlam vermek ise , ilk birkaç dakika için imkansızdı. Dev cihazın yükselişini izleyen korsanlar, Bu siyah 12 köşeli bir yıldızı andıran devasa gemiyi görünce ise , Hasareleth'e suskunlukta katılmışlardı.
"Şimdi, Gargolmar, çok dikkatle izle. Irkımızın bu şaheserinin, Güneşöldüren'in, neler yapabildiğini gördüğün zaman, bütün itirazlarına son vereceğinden eminim."
Gargolmar, bu kadim Eldar cihazının içinde iken, gemisi , Fist of Fury'nin komutasını bıraktığı Dracon Khemtir, köprüde tedirgin bir şekilde beklerken, efendisi tarafından kullanıldığını tahmin ettiği cihazdan bağlantı geldiği haberini aldı.
"++Dracon! Ben Gargolmar. Filoyu al ve Webway'e gir. Geri dönüş için benden haber bekleyin. Çabuk!++"
Dracon , filonun Webway'e girişini sağlarken, son gördüğü, dev cihazın Golgotha sisteminin güneşine doğru yaklaştığı oldu.
++ Güneşöldüren, ateşlemeye hazır. Kaptan olarak kimi kullanmalıyım?++
İçerdeki herkes, geminin sesiyle irkilmişti. Craftworldlü kuzenlerinin kullandığı wraithlerinkine benzeyen bir ses gemiyi inletmişti.
Oturduğu tahtta iyice öne yönelen Gargolmar, sese cevap verdi.
"Ben Hammanas Archedoleth, Eldar İmparatorluğu'nun Autarch'ı, ve bu geminin kaptanı!"
++İsim kabul edildi, Kaptan.++
"ATEŞ!!"
12 köşeli yıldız şeklindeki geminin, her ucundan çıkan beyaz renkli ışınlar merkeze doğru yoğunlaşmaya başladı. 12 köşeden de çıkan ışık, birleşmiş gözüküyordu.
++Silah hazır, Kaptan. Ateşlemek için sizi kullanmam gerekli.++
"Tamam, Güneşöldüren, daha fazla beklemeye gerek yok. ATEŞ! ATEŞ! ATEŞ!"
12 ışının birleştiği noktaya, geminin merkezinden çıkan 13üncü bir ışık daha eklenince, çevresini aydınlatan bir ışın , Golgotha sisteminin güneşine doğru ilerleyip ortasından çarptı. Gargolmar bu noktada iki şey farketti. Birincisi, Hammanas'ın, geminin gücü hakkında yalan söylemediğiydi. İzlediği sahne muhteşemdi. Bir sisteme hayat veren bu güneşin, sanki hiç varolmamışçasına yokolması saniyeler sürmüştü. Golgotha sistemi sakinlerinin son gördüğü ışık, hayatlarına son veren bu ışık olmuştu. Güneşin yokolmasıyla birlikte , yörüngelerinden çıkıp kontrolsüzce uzayın karanlığına savrulan gezegenler üzerinde hayatın sona ermesi pek zaman almamıştıysa da Gargolmar'In farkettiği ikinci şey bu değildi. Gargolmar'ın farkettiği ikinci şey, Hammanas'ın, silahın ateşlenmesiyle birlikte, içinden çekilircesine gitmiş olmasıydı. Gemi silahı ateşlemek için kaptanını yemişti. Eldarların böyle bir gücü sınırlandırma mekanizmasının böyle dramatik birşey olmasına şaşırmayan Gargolmar, uzun zaman sonra , zihninin ve ruhunun yine kendisine ait olduğu gerçeğiyle, kahkahalar atmaya başladı.
Gargolmar'ın tüm keyfini kaçıran şey, tekrar Hammanas'ın sesini duymak oldu.
"HAH! Benden kurtulmak bu kadar kolay değil , Gargolmar. Sana emrediyorum. Önündeki kristallerden yıldız şeklinde olanı eline al, ve tekrar ruhumu iç. Daha yapacak birsürü işimiz var."
Gargolmar'ı izleyen korsanlar, efendilerinin bu emre uyduğunu bir an düşündülerse de, Gargolmar'ın yıldızı yere atıp parçalamasıyla birlikte yanıldıklarını farkettiler.
Gemiyi aktive eden kristallerden birini parçalayan Gargolmar , siniri geçtikten sonra , etrafına bakındı.
++Aktivasyon anahtarlarında eksik var, Kaptan. Geminin motor ve silah kısımları deaktive edildi.++
Gargolmar yavaş yavaş kalktığı tahta tekrar oturdu. Yüzünde sakin bir ifade olan Archon, biraz yukarıya bakan bir şekilde, gemiye hitap etti.
"Güneşöldüren, ben Kaptan Gargolmar, Fist of Fury'e bağlantı açmanı istiyorum."
++İsim kabul edildi, Kaptan. Bağlantı açılıyor.++
"Fist of Fury, ben Gargolmar. Webway'den geri dönün."
Bu olayların sonrasında geçen bir kaç yılda, kendisine, çok dayanıklı, uzayın ücra bir karanlığında yer alan, bir ve hatta birden fazla filoyu barındıracak kadar devasa ve içinde aktif bir webway portal bulunan bir istasyon edinen ve Hammanas'tan kurtulmasıyla birlikte, yavaş yavaş yitirmekte olduğu aklını geri toparlayan Gargolmar, bu istasyonu kendisinin korsan barınağı yapmaya karar verdi.
Webway kullanımıyla uzayın heryerine ulaşımı rahatlıkla sağlayan Archon, diğer korsanların da , ( tabi gerekli ücretler karşılığında), bu istasyonda barınmasına izin vereceğini duyurdu ve kendisine bir korsan imparatorluğu kurmayı başardı.
Bu noktadan itibaren kendini Güneşöldüren'in Korsan İmparator'u ilan Gargolmar, sadece eldar değil, diğer ırklardan korsanlara da kapısını açmasıyla birlikte, zenginliğine zenginlik, gücüne güç katmaya başladı. Korsan İmparator Gargolmar'ın koyduğu tek yasak ise, büyücülük ve chaos güçlerine tapınmaktı. Kurduğu sistemi işletmek ile uğraşan Archon, yağma işlerini ise altındaki korsanlara bıraktı.
Gargolmar çığlıklar atarak birisiyle kavga eder gibi görünüyordu. Odasının kapısında dizilmiş olan hizmetkarlarından hiçbiri içeriye girmeye cesaret edemiyordu.
"Burda hiçbirşey yapmadan durucak mıyız? Belki, yardımımıza ihtiyacı vardır? Lord Sima Yi?"
"Lilith, içeri girmek istiyorsan seni engelleyecek değilim. Ancak içeriye girip geri dönmeyen hizmetkarlardan seni haberdar etmeliyim. Bu riski almak istediğinden emin misin?"
Lilith ne yapacağını bilmez bir şekilde etrafa bakarken, gözü Dr. Mindbender'a takıldı. Konuyla ilgisiz bir şekilde , kapıda birikmiş grubun yanına gelen doktor, elinde kendisinden başka kimsenin ne olduğunu anlaması güç bir cihazı kurcalamaktaydı.
"HAH! Şimdi bir de sizin gereksiz isteklerinizi sunmanızı mı beklicem ha?!! Şunu anlamalısınız ki, BİLİM BEKLEMEZ! Bir doktor da , basit kişilerin ardında sıra beklemez! Çekilin bakim!"
Kapıda bekleyenlerin şaşkın bakışları içinde, Dr. Mindbender kapıya yöneldi. Kapıyı çalmadan içeri gireceğini farkedenler, eldar çevikliklerinin sınırlarını zorlayan bir süratle kapının önünü terkedip ortadan kaybolurken, Doktor, cahil insanlar ve garip huyları diye söylenerek içeriye girdi.
"Lordum Gargolmar! Merhaba! Bilim bugün de hepimizin yüzüne güldü. Bu elimdeki cihazın... ohh yo."
Haemonculus'u duraklatan şey, kaptan köşkünün zeminini süsleyen cesetlerden çok, kendisine doğru bakan Gargolmar olmuştu.
"Eeee, evet o zaman öyleyse ben sonra da gelsem olur evet.."
"DUR ORDA!! Bana cevaplar vereceksin. Soru bir! Yaşayan herşeyin ölümünün sırrını biliyor musun?"
"Eeh, tabi bazı teoriler.."
"SORU İKİ! Kaç günlük yolumuz kaldı?"
"Ehh..., 5! Evet 5. Tabi ya. Tamı tamına 5!"
"Pekiiiii. Soru 3. Bu yerdekileri ben mi öldürdüm?"
"Bu kadar ince işçilikle ve müthiş bir zerafet.."
"BEN Mİ LAN BEN Mİ!?!"
"Evet, evet, evet, evet!"
"Peki tamam. Siktir git odamdan. İşim var."
"Ben şu an zaten gittim. Evet."
"Doktor sana yanlış bilgi verdi, sevgili Gargolmar. Kalan yolumuz yok. Geldik."
Golgotha sistemi, başına geleceklerden habersiz bir şekilde , güneşinin etrafındaki hareketine devam etmekteydi. Sistemdeki kolonize edilmemiş olan tek gezegen Nymus IV'e yaklaşan dark eldar gemilerini kimse tespit etmemişti.
"Şimdi , Gargolmar , genç dostum, bu gezegenin yüzeyinde gizlenen Eldar harikasına şahit olmaya hazırlan!"
Nymus IV'ün yüzeyine inen keşif grubu, Raiderlarla ilerlemekteydi. Gargolmar çorak yüzeyin üstünde, diğer yerlerden bir farkı varmış gibi gözükmeyen bir yerde durma emri verdi.
"Girişe geldik. Şu noktaya konsantre bir el blaster atışı istiyorum. Ateş!"
Silahların toprağa çarptığı kısım, yavaş eriyip dağılmaya ve altındaki metal kısmı ortaya çıkartmaya başlamıştı. Bir noktada, siyah metal kısmın bir kapı içerdiği ortaya çıktı.
Kapıyı da zor kullanarak açmayı başaran korsanlar, nereye gittiğini bilmedikleri bu kapıdan içeriye girdiler. Karanlık koridorlarda bir yöne doğru ilerlemeye başlayan korsanlar, yol aldıkça içine girdikleri şeyin boyutunun ne kadar büyük olduğunu hesaplamaya başlamışlardı.
Karanlıkta bir odaya girdiklerinde, Gargolmar durma emri verdi. Etrafa bakıp gözlerini karanlığa iyice alıştıran korsanlar, burasının bir geminin köprüsünü andırdığını farketmişlerdi.
Gargolmar, köprüdeki tahta doğru ilerledi ve bu sırada kesesinden kristalleri çıkardı. Tahta oturduktan sonra, önündeki paneli inceleyen Gargolmar, panel üzerinde kristaller için soketlerin bulunduğunu farketti. Önce hilali, sonra da yıldızı yerine oturtan Archon, beklemeye başladı.
Kristaller kendi renklerinde ışıklarla parlamaya başlarken, içinde bulundukları kompleks titremeye başladı.
"Beyler ve bayanlar. Sıkı tutunun. Başlıyoruz."
Gemide kalan Hasareleth ve Grimes, gezegeni izliyorlardı. Bir kaç saattir hiçbirşeyin olmamış olması konusunda hissettiklerini, tükürükler saçarak etrafına anlatan Hasareleth, yanında kendisine birşeyler anlatmaya çalışan Grimes'i da duymamazdan gelmeyi başarıyordu.
Gezegenin çorak yüzeyinin çatlamaya başladığını gördüğünde ise, herkesi şaşırtan bir şekilde sustu. Çatlayan toprak kısımdan yükselen şeye anlam vermek ise , ilk birkaç dakika için imkansızdı. Dev cihazın yükselişini izleyen korsanlar, Bu siyah 12 köşeli bir yıldızı andıran devasa gemiyi görünce ise , Hasareleth'e suskunlukta katılmışlardı.
"Şimdi, Gargolmar, çok dikkatle izle. Irkımızın bu şaheserinin, Güneşöldüren'in, neler yapabildiğini gördüğün zaman, bütün itirazlarına son vereceğinden eminim."
Gargolmar, bu kadim Eldar cihazının içinde iken, gemisi , Fist of Fury'nin komutasını bıraktığı Dracon Khemtir, köprüde tedirgin bir şekilde beklerken, efendisi tarafından kullanıldığını tahmin ettiği cihazdan bağlantı geldiği haberini aldı.
"++Dracon! Ben Gargolmar. Filoyu al ve Webway'e gir. Geri dönüş için benden haber bekleyin. Çabuk!++"
Dracon , filonun Webway'e girişini sağlarken, son gördüğü, dev cihazın Golgotha sisteminin güneşine doğru yaklaştığı oldu.
++ Güneşöldüren, ateşlemeye hazır. Kaptan olarak kimi kullanmalıyım?++
İçerdeki herkes, geminin sesiyle irkilmişti. Craftworldlü kuzenlerinin kullandığı wraithlerinkine benzeyen bir ses gemiyi inletmişti.
Oturduğu tahtta iyice öne yönelen Gargolmar, sese cevap verdi.
"Ben Hammanas Archedoleth, Eldar İmparatorluğu'nun Autarch'ı, ve bu geminin kaptanı!"
++İsim kabul edildi, Kaptan.++
"ATEŞ!!"
12 köşeli yıldız şeklindeki geminin, her ucundan çıkan beyaz renkli ışınlar merkeze doğru yoğunlaşmaya başladı. 12 köşeden de çıkan ışık, birleşmiş gözüküyordu.
++Silah hazır, Kaptan. Ateşlemek için sizi kullanmam gerekli.++
"Tamam, Güneşöldüren, daha fazla beklemeye gerek yok. ATEŞ! ATEŞ! ATEŞ!"
12 ışının birleştiği noktaya, geminin merkezinden çıkan 13üncü bir ışık daha eklenince, çevresini aydınlatan bir ışın , Golgotha sisteminin güneşine doğru ilerleyip ortasından çarptı. Gargolmar bu noktada iki şey farketti. Birincisi, Hammanas'ın, geminin gücü hakkında yalan söylemediğiydi. İzlediği sahne muhteşemdi. Bir sisteme hayat veren bu güneşin, sanki hiç varolmamışçasına yokolması saniyeler sürmüştü. Golgotha sistemi sakinlerinin son gördüğü ışık, hayatlarına son veren bu ışık olmuştu. Güneşin yokolmasıyla birlikte , yörüngelerinden çıkıp kontrolsüzce uzayın karanlığına savrulan gezegenler üzerinde hayatın sona ermesi pek zaman almamıştıysa da Gargolmar'In farkettiği ikinci şey bu değildi. Gargolmar'ın farkettiği ikinci şey, Hammanas'ın, silahın ateşlenmesiyle birlikte, içinden çekilircesine gitmiş olmasıydı. Gemi silahı ateşlemek için kaptanını yemişti. Eldarların böyle bir gücü sınırlandırma mekanizmasının böyle dramatik birşey olmasına şaşırmayan Gargolmar, uzun zaman sonra , zihninin ve ruhunun yine kendisine ait olduğu gerçeğiyle, kahkahalar atmaya başladı.
Gargolmar'ın tüm keyfini kaçıran şey, tekrar Hammanas'ın sesini duymak oldu.
"HAH! Benden kurtulmak bu kadar kolay değil , Gargolmar. Sana emrediyorum. Önündeki kristallerden yıldız şeklinde olanı eline al, ve tekrar ruhumu iç. Daha yapacak birsürü işimiz var."
Gargolmar'ı izleyen korsanlar, efendilerinin bu emre uyduğunu bir an düşündülerse de, Gargolmar'ın yıldızı yere atıp parçalamasıyla birlikte yanıldıklarını farkettiler.
Gemiyi aktive eden kristallerden birini parçalayan Gargolmar , siniri geçtikten sonra , etrafına bakındı.
++Aktivasyon anahtarlarında eksik var, Kaptan. Geminin motor ve silah kısımları deaktive edildi.++
Gargolmar yavaş yavaş kalktığı tahta tekrar oturdu. Yüzünde sakin bir ifade olan Archon, biraz yukarıya bakan bir şekilde, gemiye hitap etti.
"Güneşöldüren, ben Kaptan Gargolmar, Fist of Fury'e bağlantı açmanı istiyorum."
++İsim kabul edildi, Kaptan. Bağlantı açılıyor.++
"Fist of Fury, ben Gargolmar. Webway'den geri dönün."
Bu olayların sonrasında geçen bir kaç yılda, kendisine, çok dayanıklı, uzayın ücra bir karanlığında yer alan, bir ve hatta birden fazla filoyu barındıracak kadar devasa ve içinde aktif bir webway portal bulunan bir istasyon edinen ve Hammanas'tan kurtulmasıyla birlikte, yavaş yavaş yitirmekte olduğu aklını geri toparlayan Gargolmar, bu istasyonu kendisinin korsan barınağı yapmaya karar verdi.
Webway kullanımıyla uzayın heryerine ulaşımı rahatlıkla sağlayan Archon, diğer korsanların da , ( tabi gerekli ücretler karşılığında), bu istasyonda barınmasına izin vereceğini duyurdu ve kendisine bir korsan imparatorluğu kurmayı başardı.
Bu noktadan itibaren kendini Güneşöldüren'in Korsan İmparator'u ilan Gargolmar, sadece eldar değil, diğer ırklardan korsanlara da kapısını açmasıyla birlikte, zenginliğine zenginlik, gücüne güç katmaya başladı. Korsan İmparator Gargolmar'ın koyduğu tek yasak ise, büyücülük ve chaos güçlerine tapınmaktı. Kurduğu sistemi işletmek ile uğraşan Archon, yağma işlerini ise altındaki korsanlara bıraktı.
Gargolmar's Victory
"Kaçıyorlar Lordum. Kazandık. Kaçıyorlar."
Yaralı kolunu tutan Gargolmar, yanında heyecanla duran Sima Yi'ye baktı. Onun bu heyecanını pek paylaşmıyordu. Geleceğin ne getireceğini kestiremiyordu.
"Sima Yi! Kaçan orkları izlemeyi bırak da, bana Lilith'i getir. Bu iş artık bitsin."
Cübbesini sallaya sallaya koşturan Lilith, Gargolmar' ı görünce önünde diz çöktü. Savaş boyunca rifti kapalı tutan kız, yorgunluktan devrilmemek için efor sarfediyordu.
"Emirlerinizi... dinliyorum, Lord Gargolmar."
"Lilith, ayağa kalk. Anahtarın burada olduğunu ben bile hissediyorum. Şunu bulalım ve gidelim."
"Emredersiniz, Lordum. Rift bir süre daha kapalı durur. Ancak bu gezegeni bir an önce terketmemizi tavsiye ederim. Kullandığım Ward kapandığında, Rift eskisinden daha güçlü bir şekilde açılacaktır."
"Peki, tamam. Hızlı hareket ederiz. O konuda sıkıntımız yok. "
Korsanların önemli bir kısmı savaş alanını talan etmekle meşgul iken, Gargolmar ve yanındakiler, Rift çevresindeki Chaos Marine cesetlerini kurcalamaktaydı. Bir noktada, Sybarite Elbetthe, cesetlerden bir tanesinin üzerinde bir kristal buldu.
"Lordum, zannedersem aradığınız şey ..."
Elbetthe cümlesini bitiremeden, elindeki kristali farkeden Gargolmar, blasterını çekip savaşçıyı ağzından vurdu. Kafasız ve tüten ceset bir süre ayakta durdu ve sonra öne doğru devrildi.
"ANAHTARA BENDEN BAŞKASI DOKUNAMAZ, O KADAR!!" diye bağıran Archon, yere düşen cesetten hızlı hareket edip kristali yakaladı.
Kristal, beyaz renkli, parlamayan bir hilaldi. Elinde bu hilali tutan Gargolmar, Avatar'ın kalbinden söktüğü kızıl yıldız şekilli kristali de, belindeki bir keseden çıkarttı.
Sima Yi, efendisine dikkatli bir şekilde yaklaştı.
"Şimdi nereye gidiyoruz, Lordum?"
"Şimdi, sadık dostum, ışığı karartmaya gidiyoruz."
Yaralı kolunu tutan Gargolmar, yanında heyecanla duran Sima Yi'ye baktı. Onun bu heyecanını pek paylaşmıyordu. Geleceğin ne getireceğini kestiremiyordu.
"Sima Yi! Kaçan orkları izlemeyi bırak da, bana Lilith'i getir. Bu iş artık bitsin."
Cübbesini sallaya sallaya koşturan Lilith, Gargolmar' ı görünce önünde diz çöktü. Savaş boyunca rifti kapalı tutan kız, yorgunluktan devrilmemek için efor sarfediyordu.
"Emirlerinizi... dinliyorum, Lord Gargolmar."
"Lilith, ayağa kalk. Anahtarın burada olduğunu ben bile hissediyorum. Şunu bulalım ve gidelim."
"Emredersiniz, Lordum. Rift bir süre daha kapalı durur. Ancak bu gezegeni bir an önce terketmemizi tavsiye ederim. Kullandığım Ward kapandığında, Rift eskisinden daha güçlü bir şekilde açılacaktır."
"Peki, tamam. Hızlı hareket ederiz. O konuda sıkıntımız yok. "
Korsanların önemli bir kısmı savaş alanını talan etmekle meşgul iken, Gargolmar ve yanındakiler, Rift çevresindeki Chaos Marine cesetlerini kurcalamaktaydı. Bir noktada, Sybarite Elbetthe, cesetlerden bir tanesinin üzerinde bir kristal buldu.
"Lordum, zannedersem aradığınız şey ..."
Elbetthe cümlesini bitiremeden, elindeki kristali farkeden Gargolmar, blasterını çekip savaşçıyı ağzından vurdu. Kafasız ve tüten ceset bir süre ayakta durdu ve sonra öne doğru devrildi.
"ANAHTARA BENDEN BAŞKASI DOKUNAMAZ, O KADAR!!" diye bağıran Archon, yere düşen cesetten hızlı hareket edip kristali yakaladı.
Kristal, beyaz renkli, parlamayan bir hilaldi. Elinde bu hilali tutan Gargolmar, Avatar'ın kalbinden söktüğü kızıl yıldız şekilli kristali de, belindeki bir keseden çıkarttı.
Sima Yi, efendisine dikkatli bir şekilde yaklaştı.
"Şimdi nereye gidiyoruz, Lordum?"
"Şimdi, sadık dostum, ışığı karartmaya gidiyoruz."
Jyvaskyla Campaign Turn 3
Özgür Abi'nin Orklarını dövdük.
24 Temmuz 2011 Pazar
1500 pts vs. Tyranids Pegasus Turnuva 2. Tur
Ferhan'ın Tyranidlerini dövdük.
Etiketler:
1500-2000,
Capture and Control,
Spearhead,
Tyranids,
victory
1500 pts vs. Orks Pegasus Turnuva 1. Tur
Andaç'ın Orklarını dövdük.
Etiketler:
1500-2000,
Annihilate,
Orks,
Spearhead,
victory
20 Temmuz 2011 Çarşamba
1500 pts vs. Space Marines
NCA'nın ultramarinelerini dövdük.
Etiketler:
1500-2000,
Pitched Battle,
Seize Ground,
Space Marines,
victory
7 Temmuz 2011 Perşembe
Jyvaskyla Campaign Turn 2
Berkay'ın Angels of Salvation'ını dövdük.
4 Temmuz 2011 Pazartesi
Jyvaskyla Campaign Turn 1
Çamuroğlu'nun Tau'larını dövdük.
Etiketler:
1500-2000,
Seize Ground,
Spearhead,
Tau,
victory
28 Haziran 2011 Salı
1500 pts vs. Tyranids
Ferhan'ın Hive Fleet Behemoth'unu dövdük.
Etiketler:
1500-2000,
Seize Ground,
Spearhead,
Tyranids,
victory
22 Haziran 2011 Çarşamba
1500 pts vs. Space Marines
Minci'nin Ultramarines'ini dövdük.
Etiketler:
1500-2000,
Pitched Battle,
Seize Ground,
Space Marines,
victory
17 Haziran 2011 Cuma
1000 pts vs Tyranids
Ferhan'ın Hive Fleet Behemoth'unu dövdük.
Etiketler:
-1500,
Capture and Control,
Dawn of War,
Tyranids,
victory
10 Haziran 2011 Cuma
Kara göründü!!!
" Bu sefer ki icadım ise , Lord Gargolmar, sizin özel ağız tadınız için hazırlandı. Çekinmeyin, tadına bakın!!"
Gargolmar önünde duran dev nargilenin marpucunu alırken, bir yandan da cam şişenin içinde çıplak bir şekilde bağırıp çağıran , camları yumruklayan kadına bir göz attı.
" İnsan esansını her nefeste hissedeceğinizi tahmin ediyorum Lordum."
Gargolmar'ın her nefesiyle birlikte kadın daha fazla bağırmaya, bir yandan da giderek solup yaşlanmaya başlamıştı.
"Tebrikler, Doktor. Bu beni biraz meşgul eder gibi. Ama sanki biraz çığlığı fazla olmuş. Ben insan nargilemi bol çığlıklı sevdiğime şu an karar vermiş olsam da bunu başkalarına sunucaksan dikkat ediverirsin. Tamam hadi çık git şimdi."
"Başüstüne Lord Gargolmar. Size bol bilimli günler dilerim."
Gargolmar insan nargilesinin tadını çıkarıp yıldızları izlerken, içeriye sarı cübbesini düzelterek Sima Yi girdi. İki dizinin üzerine çöküp, efendisine selam durduktan sonra, eski imparatorluktan kalma bir tarzla konuşmaya başladı;
"Saygılarımı sunarım Efendimiz. Beklediğiniz haberleri taşıma onuru tekrar şahsıma vakıf oldu. Aradığınız hazineyi gizlediğini düşündüğünüz gezegeni araştırdık ve bu gezegenin eski bir Eldar gezegeni olduğunu doğruladık . Emirleriniz nedir Efendimiz?"
İnsan nargilesin bol çığlık dolu bir nefes çeken Gargolmar, yavaşça Incubi Efendisi'ne doğru döndü.
"Söyle bakalım, Sima Yi, bu sefer hangi böcekleri ezmem gerekecek? Anahtarla aramda bulunan yolda varolmaya cüret edenler bu sefer kim? KİM HA KİM?!! KİM DİYORUM!?!
"Efendimiz. Bu doğrultuda sizi aydınlatacak bir rapor hazırladım. Yüksek müsadenizle ileteceğim. Düşmanlarımızdan ilki, Qunephe'den hatırlayacağınız insanlardan, kendilerine Angels of Salvation ismini veren ve bağlılığının kime olduğu şüphe dolu olan grup. Karşımıza tekrar çıkıyor olmaları tesadüf mü yoksa özel bir sebeple bizi izliyorlar mı henüz bilmiyoruz."
"ENDİŞEYE YER YOK! Bunlar şu beyazlı olan gençler değil mi işte? Çok sinirli ve çok ciddi beton suratlı bir yarma vardı başlarında? Geçelim bunları tamam. BAŞKA?!"
"ikinci önemli düşman ise Orklar. Anladığımız kadarıyla aralarında bazı anlaşmazlıklar var ancak, aralarında bazı önemli liderlerin olduğunu tahmin ediyoruz."
"Elinde hiç isim var mı, Incubus?"
"Yerlebir edilmiş bir maden kolonisinde , EN BÜYÜK PATRON ORKUNÇ PATRON , yazısına rastladık. Bu yazıyı öldürdükleri madencileri yanyana dizerek yazdıkları düşünülürse , bu eforu hakeden bir liderin orklar arasında önemli olduğunu düşündük."
"Orkunç ha?! Yoksa bu Orkeneral Orkunç Hepdövdü olmasın? Hapisteyken çok güzel anılarım oldu Orkunç'un çocuklarla Sima Yi, hatta bir gün beraber grotlarla top oynuyorduk da elinde ucu elektrikli sopasıyla orkun biri gelip bizim grot çocukları dürtmeye başladı. Sonra ben sinirlendim tabi, aldım bunun sopasını elinden, yer misin yemez misin ağzına burnuna vurdum bunun. Elektrikli olunca sopa çok ilginç bir suratı oldu o ork arkadaşın. Güldük eğlendik grotlarla hep ya hehehe ne günlerdi be."
"Anlıyorum, Efendimiz. Son düşmanımız ise Tau İmparatorluğu'nun gezegen üzerinde savunma güçleri."
"Sima Yi, eski dostum, bu raporlara çok özendiğini biliyorum ancak bir şeyi anlamadım. Bu Tau dediğin nedir?"
"Tau, Efendimiz, muhtelif hayvanlar ile fiziksel benzerlik göstermesine karşın, zeka sahibi bir ırk. İnsan hayvanı ile arasında önemli farkların olduğunu belirtmeliyim. Öncelikle, sizin şahsen takdir edeceğinizi düşündüğüm özellikleri, Warp ile bir bağlantıları yok, bu noktada cadı sahibi değiller. İkincisi ise,benim şahsen takdir ettiğim özellikleri, politika ve devlet yönetimi konusunda çok daha sinsi ve akılcılar. Gezegen üzerinde en çok dikkat etmemiz gereken gücün bu Tau'lar olduğunu düşünüyorum."
"Biz ortalığı boş bırakınca , meydan bu Tau'lara kalmış demek ki. Gezegene inince kalite kontrol yaparım ben kendimce. O zaman , sen git ve sıradaki gelsin, Incubus."
"Baş üstüne, Efendimiz."
Geri adımlarla, efendisinin odasını terkeden Sima Yi'nin ardından, içeriye üstünde siyah derilerden ve metal zincirlerden kıyafeti ve yüzünü tamamen kapatan aynalı kaskıyla bir Reaver girdi.
"Sen kimsin be adam?!" Ben Lilith'i bekliyodum. Ne istiyosun?! Kimsin sen?"
"Kaptan, bana iftira attılar. Git derdini Kaptan'a anlat dediler ben de geldim."
"E anlat be o zaman!"
"Şimdi Kaptan, bu gemide dönen Adrenalight ticaretinden haberdarsındır zaten. Ben kendimce, bu satıcıları soymaya karar verdim. Bunları izledim takip ettim. Sonra da soydum. Ölen oldu bir kısım. Sonra bunlar intikam almak için peşime düştüler benim. Benim genç oğlan ahırımı buldular. Orayı ateşe verdiler. Ben de bunun üzerine heatlance'imi motora takıp sağa sola ateş açtım. Yine bir kısım ölenler oldu."
" Ne anlatıyosun sen bana be?! Suç işlediğin kısma gelir misin artık! İftira falan diyodun."
" Eee, bunlar işte suç değiler mi?"
" Ne bilim be polis miyim ben! Senin adın ne bakim?"
" Reaverlar Omar the Terror derler."
" Git tamam saldım seni Terror. Bana Lilith'i bul getir."
" Kusura bakmayın Lordum, geciktim. Beni çağırmışsınız."
" Nerdesin sen be?! Senin yüzünden bu herifin hayat hikayesini dinliyorum iki saattir. Git şu aynanın karşısına geç, konsantre mi olucaksın artık napıcaksan, gezegende ilk nereye çarpıcam bişey söyle bana."
Lilith aynanın karşısına geçip, Gargolmar'ın, boynundaki tasmayı açan kelimeyi söylemesini beklerken, ayna üzerinde, bir figür belirmeye başladı."
" Cadıyı gönder ve beni dinle....."
Gargolmar önünde duran dev nargilenin marpucunu alırken, bir yandan da cam şişenin içinde çıplak bir şekilde bağırıp çağıran , camları yumruklayan kadına bir göz attı.
" İnsan esansını her nefeste hissedeceğinizi tahmin ediyorum Lordum."
Gargolmar'ın her nefesiyle birlikte kadın daha fazla bağırmaya, bir yandan da giderek solup yaşlanmaya başlamıştı.
"Tebrikler, Doktor. Bu beni biraz meşgul eder gibi. Ama sanki biraz çığlığı fazla olmuş. Ben insan nargilemi bol çığlıklı sevdiğime şu an karar vermiş olsam da bunu başkalarına sunucaksan dikkat ediverirsin. Tamam hadi çık git şimdi."
"Başüstüne Lord Gargolmar. Size bol bilimli günler dilerim."
Gargolmar insan nargilesinin tadını çıkarıp yıldızları izlerken, içeriye sarı cübbesini düzelterek Sima Yi girdi. İki dizinin üzerine çöküp, efendisine selam durduktan sonra, eski imparatorluktan kalma bir tarzla konuşmaya başladı;
"Saygılarımı sunarım Efendimiz. Beklediğiniz haberleri taşıma onuru tekrar şahsıma vakıf oldu. Aradığınız hazineyi gizlediğini düşündüğünüz gezegeni araştırdık ve bu gezegenin eski bir Eldar gezegeni olduğunu doğruladık . Emirleriniz nedir Efendimiz?"
İnsan nargilesin bol çığlık dolu bir nefes çeken Gargolmar, yavaşça Incubi Efendisi'ne doğru döndü.
"Söyle bakalım, Sima Yi, bu sefer hangi böcekleri ezmem gerekecek? Anahtarla aramda bulunan yolda varolmaya cüret edenler bu sefer kim? KİM HA KİM?!! KİM DİYORUM!?!
"Efendimiz. Bu doğrultuda sizi aydınlatacak bir rapor hazırladım. Yüksek müsadenizle ileteceğim. Düşmanlarımızdan ilki, Qunephe'den hatırlayacağınız insanlardan, kendilerine Angels of Salvation ismini veren ve bağlılığının kime olduğu şüphe dolu olan grup. Karşımıza tekrar çıkıyor olmaları tesadüf mü yoksa özel bir sebeple bizi izliyorlar mı henüz bilmiyoruz."
"ENDİŞEYE YER YOK! Bunlar şu beyazlı olan gençler değil mi işte? Çok sinirli ve çok ciddi beton suratlı bir yarma vardı başlarında? Geçelim bunları tamam. BAŞKA?!"
"ikinci önemli düşman ise Orklar. Anladığımız kadarıyla aralarında bazı anlaşmazlıklar var ancak, aralarında bazı önemli liderlerin olduğunu tahmin ediyoruz."
"Elinde hiç isim var mı, Incubus?"
"Yerlebir edilmiş bir maden kolonisinde , EN BÜYÜK PATRON ORKUNÇ PATRON , yazısına rastladık. Bu yazıyı öldürdükleri madencileri yanyana dizerek yazdıkları düşünülürse , bu eforu hakeden bir liderin orklar arasında önemli olduğunu düşündük."
"Orkunç ha?! Yoksa bu Orkeneral Orkunç Hepdövdü olmasın? Hapisteyken çok güzel anılarım oldu Orkunç'un çocuklarla Sima Yi, hatta bir gün beraber grotlarla top oynuyorduk da elinde ucu elektrikli sopasıyla orkun biri gelip bizim grot çocukları dürtmeye başladı. Sonra ben sinirlendim tabi, aldım bunun sopasını elinden, yer misin yemez misin ağzına burnuna vurdum bunun. Elektrikli olunca sopa çok ilginç bir suratı oldu o ork arkadaşın. Güldük eğlendik grotlarla hep ya hehehe ne günlerdi be."
"Anlıyorum, Efendimiz. Son düşmanımız ise Tau İmparatorluğu'nun gezegen üzerinde savunma güçleri."
"Sima Yi, eski dostum, bu raporlara çok özendiğini biliyorum ancak bir şeyi anlamadım. Bu Tau dediğin nedir?"
"Tau, Efendimiz, muhtelif hayvanlar ile fiziksel benzerlik göstermesine karşın, zeka sahibi bir ırk. İnsan hayvanı ile arasında önemli farkların olduğunu belirtmeliyim. Öncelikle, sizin şahsen takdir edeceğinizi düşündüğüm özellikleri, Warp ile bir bağlantıları yok, bu noktada cadı sahibi değiller. İkincisi ise,benim şahsen takdir ettiğim özellikleri, politika ve devlet yönetimi konusunda çok daha sinsi ve akılcılar. Gezegen üzerinde en çok dikkat etmemiz gereken gücün bu Tau'lar olduğunu düşünüyorum."
"Biz ortalığı boş bırakınca , meydan bu Tau'lara kalmış demek ki. Gezegene inince kalite kontrol yaparım ben kendimce. O zaman , sen git ve sıradaki gelsin, Incubus."
"Baş üstüne, Efendimiz."
Geri adımlarla, efendisinin odasını terkeden Sima Yi'nin ardından, içeriye üstünde siyah derilerden ve metal zincirlerden kıyafeti ve yüzünü tamamen kapatan aynalı kaskıyla bir Reaver girdi.
"Sen kimsin be adam?!" Ben Lilith'i bekliyodum. Ne istiyosun?! Kimsin sen?"
"Kaptan, bana iftira attılar. Git derdini Kaptan'a anlat dediler ben de geldim."
"E anlat be o zaman!"
"Şimdi Kaptan, bu gemide dönen Adrenalight ticaretinden haberdarsındır zaten. Ben kendimce, bu satıcıları soymaya karar verdim. Bunları izledim takip ettim. Sonra da soydum. Ölen oldu bir kısım. Sonra bunlar intikam almak için peşime düştüler benim. Benim genç oğlan ahırımı buldular. Orayı ateşe verdiler. Ben de bunun üzerine heatlance'imi motora takıp sağa sola ateş açtım. Yine bir kısım ölenler oldu."
" Ne anlatıyosun sen bana be?! Suç işlediğin kısma gelir misin artık! İftira falan diyodun."
" Eee, bunlar işte suç değiler mi?"
" Ne bilim be polis miyim ben! Senin adın ne bakim?"
" Reaverlar Omar the Terror derler."
" Git tamam saldım seni Terror. Bana Lilith'i bul getir."
" Kusura bakmayın Lordum, geciktim. Beni çağırmışsınız."
" Nerdesin sen be?! Senin yüzünden bu herifin hayat hikayesini dinliyorum iki saattir. Git şu aynanın karşısına geç, konsantre mi olucaksın artık napıcaksan, gezegende ilk nereye çarpıcam bişey söyle bana."
Lilith aynanın karşısına geçip, Gargolmar'ın, boynundaki tasmayı açan kelimeyi söylemesini beklerken, ayna üzerinde, bir figür belirmeye başladı."
" Cadıyı gönder ve beni dinle....."
Etiketler:
Adad,
Gargolmar,
Jyvaskyla Campaign,
Lilith,
Omar the Terror,
Sima Yi
3 Haziran 2011 Cuma
Victory is mine!
"YOU THOUGHT YOU COULD STOP ME?! HA?! GARGOLMAR THE NIHILATOR! You are nothing compared to my power you miserable wretch! I have slaughtered your weakling kind in dozens and you still dare to stand before me! Now look upon this battlefield and tell me, what do you see?! What you see here is what happens when you mess with Gargolmar the Nihilator! This is your doom!"
"My Lord Gargolmar, are you talking with that space marine corpse or were you adressing one of us?"
Gargolmar was standing upon the corpse of a space marine of bone white armour, and shouting to his dead face. Left arm of the dead warrior have been turned to dust and his face was battered and bloody.
"Do not dare to question me, minion! Just do as I said and find me a clue or something!"
Sima Yi, leader of the Incubi that is under the command of Gargolmar, straightened his yellow robe and kneeled before Gargolmar."
"Apologies, Hallowed Liege. My intent was not to question but to inform. My warriors and I have done as you commanded and I am honoured to declare that we are succesful. We have found a Shrine of Khaine, dedicated to his Aspect of the Storm Lord. "
Archon's face started to change slowly with relief. Sima Yi noticed a familiar gaze, a gaze he did not notice upon his master for some time. The troubled, demented eyes and the disturbing smile was gone. There was a calm voice when he spoke.
"Thank you, Sima Yi. You have been of great service to me. I wish this search to come to an end and have some Isha-damned peace. I...I just want ...this.. curse to ... end."
"My Liege, what is.."
"SILENCE MINION! Get Lilith, Hasareleth and Grimes and lead me to this Shrine. We have work to do."
As the main force looted the battlefield anything of value, a small force was standing watch around entrance. Four figures were at the entrance.
"This is a glorious moment my Lord. I'm really delighted to see you victorious with your pursuit."
"Cut the fucking chatter you fucking psy-whore! "
"Damn, Hasareleth shut up! If he hears you we'll be.."
"Be silent, both of you. Do not invoke my master's wrath in this moment of triumph."
"Follow me."
There was an unrecognizable stone ruin in front of them. What Sima Yi's warriors have found was stairs going down. Gargolmar stepped down.
"We are in here for hours. I think we are lost and we are running out of coffee. I think we should go back and.."
"If you or anyone else talks about going back again, I will make them eat their own intensines while singing Imperial church songs, do you understand me wholly clear , hmmmmm?"
"Hehehe, he's funny Grimes."
"Hasareleth, you really dont know when to shut up, dont you?"
"Shut your whore mouth when the men are talking, witch!"
"My Liege, I have found something. I think you and your pet-witch should have a look."
There was a large mirror in the wall, so similar to the Mirror they had on the ship just this was ten meters high and five meters wide. There was a symbol of Khaine on top of it.
"Lilith, my little pet. Activate it."
"As you wish, Lord." Lilith put his hand upon the glass and concentrated. As she unleashed her warp-gifted powers, etched runes upon wraithbone started to shimmer and Grimes started to spray coffee out. Lilith backed from the mirror and stood behind Gargolmar.
A voice, ancient and powerful started to talk.
"ASK AND YOU SHALL BE ANSWERED ."
"I think I know this one. Oh mirror mirror on the wall. Tell me how I can find the key before I fall?"
"TO HAVE THE KEY, FIRST YOU MUST BE WORTHY. I CAN TEST IF YOU ARE MADE OF COPPER OR GOLD, BUT YOUNG ONE, YOU MUST BEST THE OLD."
"I am not afraid of any test! I shall defeat anything to get the key!"
"PREPARE YOURSELF."
At first the glass started to get colourful and started to bend like it was being heated. A sillhouette appeared behind the bended glass, and it was nothing of this world. The towering figure stepped in to this world and all darkness have been illuminated. After one more step, and Gargolmar was standing before a god. A god of fire and brimstone. A god of hate and vengeance. A god of courage and might. A god of the Eldar. An avatar of Khaine, and it was pointing his sword at Gargolmar.
" Holy mother of Isha! Attack!" Gargolmar pulled his Huskblade and started to charge.
" A most worthy foe , you have brought upon us, Lord. I thank you deeply for this battle of battles!" Sima Yi, not a moment lost, joined his lord on his assault upon a god with matched fervor.
" TAKE THIS YOU MOTHERFUCKER!" Hasareleth was firing his splinter cannon while Grimes was dodging a falling stone while trying to protect his coffee pot.
" Isha's will be done. Fate has turned its back upon you, oh Lord of Fire. "
Mortal weapons clashed with the power of a god. With the help of a Farseer behind their back, dark eldar warriors fought against unmatched fury and won. As its molten body begun to disintagrate, it stopped.
" YOU HAVE PROVED YOURSELF WORTHY, THUS I GRANT YOU THE KEY."
At that moment, it put its hand inside its chest and pulled free a red crystal. It was shaped like a star and glowing with an orange energy. Gargolmar took it with care and found out that it was not hot. After the delivery of the key, the Avatar got back inside the mirror and disappeared.
"I think you have what you came here for, my Lord. That is the key , correct?"
"I HAVE THE POWER!'
"My Lord Gargolmar, are you talking with that space marine corpse or were you adressing one of us?"
Gargolmar was standing upon the corpse of a space marine of bone white armour, and shouting to his dead face. Left arm of the dead warrior have been turned to dust and his face was battered and bloody.
"Do not dare to question me, minion! Just do as I said and find me a clue or something!"
Sima Yi, leader of the Incubi that is under the command of Gargolmar, straightened his yellow robe and kneeled before Gargolmar."
"Apologies, Hallowed Liege. My intent was not to question but to inform. My warriors and I have done as you commanded and I am honoured to declare that we are succesful. We have found a Shrine of Khaine, dedicated to his Aspect of the Storm Lord. "
Archon's face started to change slowly with relief. Sima Yi noticed a familiar gaze, a gaze he did not notice upon his master for some time. The troubled, demented eyes and the disturbing smile was gone. There was a calm voice when he spoke.
"Thank you, Sima Yi. You have been of great service to me. I wish this search to come to an end and have some Isha-damned peace. I...I just want ...this.. curse to ... end."
"My Liege, what is.."
"SILENCE MINION! Get Lilith, Hasareleth and Grimes and lead me to this Shrine. We have work to do."
As the main force looted the battlefield anything of value, a small force was standing watch around entrance. Four figures were at the entrance.
"This is a glorious moment my Lord. I'm really delighted to see you victorious with your pursuit."
"Cut the fucking chatter you fucking psy-whore! "
"Damn, Hasareleth shut up! If he hears you we'll be.."
"Be silent, both of you. Do not invoke my master's wrath in this moment of triumph."
"Follow me."
There was an unrecognizable stone ruin in front of them. What Sima Yi's warriors have found was stairs going down. Gargolmar stepped down.
"We are in here for hours. I think we are lost and we are running out of coffee. I think we should go back and.."
"If you or anyone else talks about going back again, I will make them eat their own intensines while singing Imperial church songs, do you understand me wholly clear , hmmmmm?"
"Hehehe, he's funny Grimes."
"Hasareleth, you really dont know when to shut up, dont you?"
"Shut your whore mouth when the men are talking, witch!"
"My Liege, I have found something. I think you and your pet-witch should have a look."
There was a large mirror in the wall, so similar to the Mirror they had on the ship just this was ten meters high and five meters wide. There was a symbol of Khaine on top of it.
"Lilith, my little pet. Activate it."
"As you wish, Lord." Lilith put his hand upon the glass and concentrated. As she unleashed her warp-gifted powers, etched runes upon wraithbone started to shimmer and Grimes started to spray coffee out. Lilith backed from the mirror and stood behind Gargolmar.
A voice, ancient and powerful started to talk.
"ASK AND YOU SHALL BE ANSWERED ."
"I think I know this one. Oh mirror mirror on the wall. Tell me how I can find the key before I fall?"
"TO HAVE THE KEY, FIRST YOU MUST BE WORTHY. I CAN TEST IF YOU ARE MADE OF COPPER OR GOLD, BUT YOUNG ONE, YOU MUST BEST THE OLD."
"I am not afraid of any test! I shall defeat anything to get the key!"
"PREPARE YOURSELF."
At first the glass started to get colourful and started to bend like it was being heated. A sillhouette appeared behind the bended glass, and it was nothing of this world. The towering figure stepped in to this world and all darkness have been illuminated. After one more step, and Gargolmar was standing before a god. A god of fire and brimstone. A god of hate and vengeance. A god of courage and might. A god of the Eldar. An avatar of Khaine, and it was pointing his sword at Gargolmar.
" Holy mother of Isha! Attack!" Gargolmar pulled his Huskblade and started to charge.
" A most worthy foe , you have brought upon us, Lord. I thank you deeply for this battle of battles!" Sima Yi, not a moment lost, joined his lord on his assault upon a god with matched fervor.
" TAKE THIS YOU MOTHERFUCKER!" Hasareleth was firing his splinter cannon while Grimes was dodging a falling stone while trying to protect his coffee pot.
" Isha's will be done. Fate has turned its back upon you, oh Lord of Fire. "
Mortal weapons clashed with the power of a god. With the help of a Farseer behind their back, dark eldar warriors fought against unmatched fury and won. As its molten body begun to disintagrate, it stopped.
" YOU HAVE PROVED YOURSELF WORTHY, THUS I GRANT YOU THE KEY."
At that moment, it put its hand inside its chest and pulled free a red crystal. It was shaped like a star and glowing with an orange energy. Gargolmar took it with care and found out that it was not hot. After the delivery of the key, the Avatar got back inside the mirror and disappeared.
"I think you have what you came here for, my Lord. That is the key , correct?"
"I HAVE THE POWER!'
1750 pts vs Space Marines
Berkay'ın Angels of Salvation'ını dövdük.
Etiketler:
1500-2000,
Annihilate,
Space Marines,
Spearhead,
victory
31 Mayıs 2011 Salı
1000 points against Space Marines
Berkay'ın Angels of Salvation'ını dövdük.
Etiketler:
-1500,
Dawn of War,
Seize Ground,
Space Marines,
victory
1500 points against Space Marines
Berkay'ın Angels of Salvation'ı ile berabere kaldık.
Etiketler:
1500-2000,
Capture and Control,
Draw,
Pitched Battle,
Space Marines
1500 points against Blood Angels
Halil'in Blood Angels'ını dövdük.
Etiketler:
1500-2000,
Blood Angels,
Capture and Control,
Pitched Battle,
victory
1000 points against Blood Angels
Halil'in Blood Angels'ını dövdük.
Etiketler:
-1500,
Blood Angels,
Pitched Battle,
Seize Ground,
victory
1500 points against Orks
Özgür Abi'nin Orklarını dövdük.
Etiketler:
1500-2000,
Dawn of War,
Orks,
Seize Ground,
victory
1500 points against Orks
Özgür Abi'nin Orklarıyla berabere kaldık.
Etiketler:
1500-2000,
Draw,
Orks,
Pitched Battle,
Seize Ground
Geurlean Storm Campaign 5. Turn against Space Marines
Berkay'ın Angels of Salvation'ını dövdük.
Etiketler:
2000+,
Seize Ground,
Space Marines,
Spearhead,
victory
Geurlean Storm Campaign 4. Turn against Imperial Guard
Emin'in Traitor Guard'ını dövdük.
Etiketler:
1500-2000,
Annihilate,
Imperial Guard,
Spearhead,
victory
Geurlean Storm Campaign 3. Turn against Imperial Guard
Emin'in Traitor Guard'ını dövdük.
Etiketler:
1500-2000,
Imperial Guard,
Prepared Assault,
victory
Geurlean Storm Campaign 2. Turn against Chaos Space Marines
Tankut'un Death Guard'ını dövdük.
Etiketler:
-1500,
Annihilate,
Chaos Space Marines,
Pitched Battle,
victory
Geurlean Storm Campaign 1. Turn against Tyranids
Ferhan'ın Splinter Fleet Tiamat'ını dövdük.
Etiketler:
-1500,
Annihilate,
Spearhead,
Tyranids,
victory
22 Mart 2011 Salı
Revelations
Gargolmar was restless. After scouring the majority of Quenephe, location of the key was still unknown to him. Though he was enjoying the slaughter that he was wreaking upon, his primary goal was still unmet. Under his gaze from the orbit, planet Quenephe was continueing its eternal dance. He was tired though he didnt knew why. It has been days since his last battle. His left arm was aching with fatigue. Thats when he realised that he was holding a weapon. In his hand there was a blood-coated blade of bone and blood seemed to be fresh. Strange. He had no memory of a recent encounter. He turned to look at his room.
"Oh..well.."
The floor was littered with bodies. Dead and bloodied bodies of a dozen slaves. And some of his warriors. It seemed like they were trying to escape. Blood was everywhere. And a voice. A girl's voice. Crying in fear.
"Lilith is that you?"
The girl was on the corner , smeared in blood ,clutching to her knees and trying to avoid eye contact.
"My..lord.. are you ok?"
"Get up and explain this nonsense ,girl! Who dares to slaughter my slaves! TELL ME!"
"Are you sure you're ok?"
"ANSWER ME!!"
"The....the scouts. They've reported their failure about the key. You've got angry and then....then I don't know. My eyes were not fast enough to track you I suppose. They were all dead in seconds. Please lord, spare me. I wish only to serve. Please."
"SILENCE MINION!"
This was not a good sign. His sanity and soul was demanding the key to be found it seemed. Desparation was not something he felt for a long time. This has to end.
"Lilith, activate the Mirror of Correspondence. I will try to communicate Hauclir again."
"Of course, liege. Though our last attempts was all fruitless , I am sure this time we will have some answers."
The Mirror was a 2 meters tall eliptical glass with a wraithbone frame. Gargolmar was standing right in front of it , but there was no reflection on the glass. With a command word from Gargolmar, Lilith's collar was unlocked. Runes carved on the Mirror started to shimmer and glass tingled with the release of psychic energy.
"Activate it."
By your command, lord."
Lilith put her hand on the glass and started to chant. As she chanted the glass started to fluctuate more. After a moment, the silhouette of a slender figure began to form.
"Hauclir, you worm! At last you answer me.."
Fluctuation has stopped and revealed the form a person that Gargolmar has never seen before. It was like that he was a cloud of dark miasma in the shape of an Eldar warrior and in the place of his face there was crimson mask.
"What?! Lilith who.."
"Send a heartbeat to The Void that cries through you. Relive the pictures that have come to pass. For now we stand alone. The world is lost and blown and we are flesh and blood. With no more to hate, is it bright where you are and have the people changed? Does it make you happy you're so strange? And in your darkest hour I hold secrets of the storm. We can watch the world devoured in its pain."
The figure dissappeared as fast as it appeared and left Lilith squirming at the floor. Gargolmar was looking upon Quenephe, especially on the point where a storm was gathering.
"Well, then. I'm going to take that as a sign. Alert everybody for the assault."
"Gargolmar, when the communication has occured, I...I have touched the mind of that person." Lilith was trying to get up while trying to stop her body shaking.
"Well, well , the moment I removed your collar you showed some backbone to call me by my name eh, witch. Well then tell me, have you found anything useful when you touched his mind?"
"Yes, Lord. I have found his name."
"And what is that?"
"Adad."
"Oh..well.."
The floor was littered with bodies. Dead and bloodied bodies of a dozen slaves. And some of his warriors. It seemed like they were trying to escape. Blood was everywhere. And a voice. A girl's voice. Crying in fear.
"Lilith is that you?"
The girl was on the corner , smeared in blood ,clutching to her knees and trying to avoid eye contact.
"My..lord.. are you ok?"
"Get up and explain this nonsense ,girl! Who dares to slaughter my slaves! TELL ME!"
"Are you sure you're ok?"
"ANSWER ME!!"
"The....the scouts. They've reported their failure about the key. You've got angry and then....then I don't know. My eyes were not fast enough to track you I suppose. They were all dead in seconds. Please lord, spare me. I wish only to serve. Please."
"SILENCE MINION!"
This was not a good sign. His sanity and soul was demanding the key to be found it seemed. Desparation was not something he felt for a long time. This has to end.
"Lilith, activate the Mirror of Correspondence. I will try to communicate Hauclir again."
"Of course, liege. Though our last attempts was all fruitless , I am sure this time we will have some answers."
The Mirror was a 2 meters tall eliptical glass with a wraithbone frame. Gargolmar was standing right in front of it , but there was no reflection on the glass. With a command word from Gargolmar, Lilith's collar was unlocked. Runes carved on the Mirror started to shimmer and glass tingled with the release of psychic energy.
"Activate it."
By your command, lord."
Lilith put her hand on the glass and started to chant. As she chanted the glass started to fluctuate more. After a moment, the silhouette of a slender figure began to form.
"Hauclir, you worm! At last you answer me.."
Fluctuation has stopped and revealed the form a person that Gargolmar has never seen before. It was like that he was a cloud of dark miasma in the shape of an Eldar warrior and in the place of his face there was crimson mask.
"What?! Lilith who.."
"Send a heartbeat to The Void that cries through you. Relive the pictures that have come to pass. For now we stand alone. The world is lost and blown and we are flesh and blood. With no more to hate, is it bright where you are and have the people changed? Does it make you happy you're so strange? And in your darkest hour I hold secrets of the storm. We can watch the world devoured in its pain."
The figure dissappeared as fast as it appeared and left Lilith squirming at the floor. Gargolmar was looking upon Quenephe, especially on the point where a storm was gathering.
"Well, then. I'm going to take that as a sign. Alert everybody for the assault."
"Gargolmar, when the communication has occured, I...I have touched the mind of that person." Lilith was trying to get up while trying to stop her body shaking.
"Well, well , the moment I removed your collar you showed some backbone to call me by my name eh, witch. Well then tell me, have you found anything useful when you touched his mind?"
"Yes, Lord. I have found his name."
"And what is that?"
"Adad."
20 Ocak 2011 Perşembe
This galaxy is ours, monkeigh!
" Because , young Seer, they dont deserve to live. They are pathetic slaves and nothing more. Worship of the Dark Gods are... moronic. You dedicate all your life, before and after your death, to their whim. Your soul is theirs to command. But if only, you are foolish enough to let them. That is why I slay them without any second thoughts, or plans for alliance. Because, unlike the lesser races of this universe, we do not bow to any force, we do not serve, we do not give! We are masters, lords, we demand and we take!"
"I see, Lord. I see now that their logic is pernicious as you stated."
"Have you contacted, Hauclir? I wish to know if he is successful or not."
"No, Lord. He has not responded, yet."
"Let me know if he does immediatly. Incompetence is not a luxury anyone on this ship have."
"Of course , Lord. Do you think you are closer to your goal here , on this ancient land of our kin ?"
"Yes....yes I do. The location of the key have been revealed. Enemy forces on this planet are bloody and battered. Mostly the ones that dared to face me. I will not let anything or anyone to stop me from reaching my destiny. This galaxy will remember its old masters."
"I understand. Excuse me , my Lord , but I have to ask. You do not sound much like yourself today. Even without my aetheric talents, I can sense it. Is there... is there something wrong, Lord Gargolmar?"
"Hah. The Gargolmar you know is resting now. After a couple of hours rest, he will be back with you, I presume."
"Then,then, who are you?! What have you done with him?! I demand you to speak. I will not let you or anyone hurt him, do you understand, daemon!"
"Insolent whelp! You do not make demands of me. But I will answer your questions so that you understand your lord and serve better. My name is not important but learn this, that your lord is blessed with an ancient soul of the archaic past. I am his desires, his passions, and his ambition. And he is the rage, the fury, the death of his enemies. Together, we will bring the hope of the Eldar race back to the heart of its people. Together, we will make the Dark Gods remember , that when they were in the peak of their power, they could not made us kneel, even when faced with unspeakable horrors and carnage, we stood tall, cried to the heavens and hell that we will not serve a creature that we have created. We have ruled this galaxy for countless millenia, so we refuse to die in denial and exile. This is the object of our union with Gargolmar. And the Crescent Moon on our forehead is the brand of the pact. The white light of the moon started to show her face , and it will become a Full Moon, as the Eldar race started to ascend once more!"
"I see, Lord. I see now that their logic is pernicious as you stated."
"Have you contacted, Hauclir? I wish to know if he is successful or not."
"No, Lord. He has not responded, yet."
"Let me know if he does immediatly. Incompetence is not a luxury anyone on this ship have."
"Of course , Lord. Do you think you are closer to your goal here , on this ancient land of our kin ?"
"Yes....yes I do. The location of the key have been revealed. Enemy forces on this planet are bloody and battered. Mostly the ones that dared to face me. I will not let anything or anyone to stop me from reaching my destiny. This galaxy will remember its old masters."
"I understand. Excuse me , my Lord , but I have to ask. You do not sound much like yourself today. Even without my aetheric talents, I can sense it. Is there... is there something wrong, Lord Gargolmar?"
"Hah. The Gargolmar you know is resting now. After a couple of hours rest, he will be back with you, I presume."
"Then,then, who are you?! What have you done with him?! I demand you to speak. I will not let you or anyone hurt him, do you understand, daemon!"
"Insolent whelp! You do not make demands of me. But I will answer your questions so that you understand your lord and serve better. My name is not important but learn this, that your lord is blessed with an ancient soul of the archaic past. I am his desires, his passions, and his ambition. And he is the rage, the fury, the death of his enemies. Together, we will bring the hope of the Eldar race back to the heart of its people. Together, we will make the Dark Gods remember , that when they were in the peak of their power, they could not made us kneel, even when faced with unspeakable horrors and carnage, we stood tall, cried to the heavens and hell that we will not serve a creature that we have created. We have ruled this galaxy for countless millenia, so we refuse to die in denial and exile. This is the object of our union with Gargolmar. And the Crescent Moon on our forehead is the brand of the pact. The white light of the moon started to show her face , and it will become a Full Moon, as the Eldar race started to ascend once more!"
Gargolmar the Bug-Exterminator
"Haaha! Then I was like whoooosh die you 10 feet long bug scumbag. Their leader died there while screaming at me. Stupid asshole. And I think he said he is some sort of a prince. Prince Dying While Turning to Dust, thats who! After him, I sliced up his remaining buddies, while shouting "YOU MESS WITH THE BEST, YOU DIE LIKE THE REST!"
"Just when I stood at the top of a hill made by the fallen bodies of my enemies, I saw them. A horde of wailing, screaming monsters running towards me. Well, then I pointed my sword at them, looked each and every one of them in the eye and said "Now, fuck off!" They stopped on their tracks, turned back and started to flee like the cowards they are. Then I was at them like a lighting, hacking and slashing and butchering, they cried in fear, one of them even begged me for mercy. But not from me. I was there like an avenging angel, taking ten of their numbers for every Poisoned Fang fellow they've slain. When my slaughter came to an end , I stood there and gazed upon the battlefield. There were none of the filthy bugs around. At least alive."
" But then a lonely figure lurked out of the darkened woods. He started to run towards me with terrible speed. He was fast, but not fast enough. Before he could gnash at me with his filthy claws, I chopped his ugly head off. This time, no one challenged my glory. As I stood in the middle of the carnage, all I could hear was the cheers of my crew."
" Well thats about the whole story my friend."
" I would be honored if I was one of the anointed few who had the blessing to be at your side in these moment of glorious carnage, my Lord. I stand corrected with my false worries about the Tyranid fleet. I see they are no match for your hunger for battle, and finesse with tactics and weapons alike."
" Well , Sima Yi, you dont need to feel bad. Next time when I'm on the ground, you have my word that you will be at my side."
" You honor me with your confidence, my Lord. Pardon me for my curiousity, but the only ones that is missing , are the members of the Wych Cult. And Kabalites look like they dont even fought. Also the combat vehicles they have used. I know the Wych Cult can be reckless at times but like this?"
" Well, my friend, at the party last weekend, when they were fighting, they broke my grandfather's clock. It has sentimental value for me. They should be more careful in the future."
" But, Lord. You dont have a clock , not at least a grandfather.."
" SILENCE MINION!"
"Just when I stood at the top of a hill made by the fallen bodies of my enemies, I saw them. A horde of wailing, screaming monsters running towards me. Well, then I pointed my sword at them, looked each and every one of them in the eye and said "Now, fuck off!" They stopped on their tracks, turned back and started to flee like the cowards they are. Then I was at them like a lighting, hacking and slashing and butchering, they cried in fear, one of them even begged me for mercy. But not from me. I was there like an avenging angel, taking ten of their numbers for every Poisoned Fang fellow they've slain. When my slaughter came to an end , I stood there and gazed upon the battlefield. There were none of the filthy bugs around. At least alive."
" But then a lonely figure lurked out of the darkened woods. He started to run towards me with terrible speed. He was fast, but not fast enough. Before he could gnash at me with his filthy claws, I chopped his ugly head off. This time, no one challenged my glory. As I stood in the middle of the carnage, all I could hear was the cheers of my crew."
" Well thats about the whole story my friend."
" I would be honored if I was one of the anointed few who had the blessing to be at your side in these moment of glorious carnage, my Lord. I stand corrected with my false worries about the Tyranid fleet. I see they are no match for your hunger for battle, and finesse with tactics and weapons alike."
" Well , Sima Yi, you dont need to feel bad. Next time when I'm on the ground, you have my word that you will be at my side."
" You honor me with your confidence, my Lord. Pardon me for my curiousity, but the only ones that is missing , are the members of the Wych Cult. And Kabalites look like they dont even fought. Also the combat vehicles they have used. I know the Wych Cult can be reckless at times but like this?"
" Well, my friend, at the party last weekend, when they were fighting, they broke my grandfather's clock. It has sentimental value for me. They should be more careful in the future."
" But, Lord. You dont have a clock , not at least a grandfather.."
" SILENCE MINION!"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)