"Kaçıyorlar Lordum. Kazandık. Kaçıyorlar."
Yaralı kolunu tutan Gargolmar, yanında heyecanla duran Sima Yi'ye baktı. Onun bu heyecanını pek paylaşmıyordu. Geleceğin ne getireceğini kestiremiyordu.
"Sima Yi! Kaçan orkları izlemeyi bırak da, bana Lilith'i getir. Bu iş artık bitsin."
Cübbesini sallaya sallaya koşturan Lilith, Gargolmar' ı görünce önünde diz çöktü. Savaş boyunca rifti kapalı tutan kız, yorgunluktan devrilmemek için efor sarfediyordu.
"Emirlerinizi... dinliyorum, Lord Gargolmar."
"Lilith, ayağa kalk. Anahtarın burada olduğunu ben bile hissediyorum. Şunu bulalım ve gidelim."
"Emredersiniz, Lordum. Rift bir süre daha kapalı durur. Ancak bu gezegeni bir an önce terketmemizi tavsiye ederim. Kullandığım Ward kapandığında, Rift eskisinden daha güçlü bir şekilde açılacaktır."
"Peki, tamam. Hızlı hareket ederiz. O konuda sıkıntımız yok. "
Korsanların önemli bir kısmı savaş alanını talan etmekle meşgul iken, Gargolmar ve yanındakiler, Rift çevresindeki Chaos Marine cesetlerini kurcalamaktaydı. Bir noktada, Sybarite Elbetthe, cesetlerden bir tanesinin üzerinde bir kristal buldu.
"Lordum, zannedersem aradığınız şey ..."
Elbetthe cümlesini bitiremeden, elindeki kristali farkeden Gargolmar, blasterını çekip savaşçıyı ağzından vurdu. Kafasız ve tüten ceset bir süre ayakta durdu ve sonra öne doğru devrildi.
"ANAHTARA BENDEN BAŞKASI DOKUNAMAZ, O KADAR!!" diye bağıran Archon, yere düşen cesetten hızlı hareket edip kristali yakaladı.
Kristal, beyaz renkli, parlamayan bir hilaldi. Elinde bu hilali tutan Gargolmar, Avatar'ın kalbinden söktüğü kızıl yıldız şekilli kristali de, belindeki bir keseden çıkarttı.
Sima Yi, efendisine dikkatli bir şekilde yaklaştı.
"Şimdi nereye gidiyoruz, Lordum?"
"Şimdi, sadık dostum, ışığı karartmaya gidiyoruz."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder